9789755390888
387628
https://www.ilknokta.com/laurence-sterne/duygu-yolculugu.htm
Duygu Yolculuğu
8.50
Geçen yüzyılda Dostoyevski, Rus edebiyat geleneğinin içindeki yazarlık çizgisini vurgulamak amacıyla, "Hepimiz Gogol'un paltosundan çıktık!" demişti. Bizler de şöyle diyebiliriz belki: "Bütün modern edebiyat Laurence Sterne'ün cübbesinden çıkmıştır!"
Evet, deyim yerindeyse bütün modern edebiyat bu cübbeden çıkmıştır. Çünkü Papaz Laurence Sterne 1759'da birinci cildi yayımlanan ilk eseri Tristram Shandy'nin yaşamı ve Görüşleri ile edebiyat dünyasından son derece yenilikçi bir çığır açmış olan öncü bir yazardır. Yenilikçiliğinin temelinde, geleneksel öyküleme anlayışını ve olay örgüsünü bir yana iterek yazıya, tıpkı yaşamda olduğu gibi, doğal bir esneklik ve canlılık getirmeye çalışması yatar. Bu yanıyla o yurttaşı İrlandalı Joyce ve Beckett gibi yazarların ağababası sayılabilir. "Bilinç akışı" tekniğinin savunucularından Virginia Woolf'un kendi yazarlığından Sterne'den bunca esinlenmesi nedensiz değildir. Filizof John Locke'un "fikirlerin çağrışımı" kuramından etkilenen Sterne, daha 18. yüzyılın ortalarında, insan zihninin doğal işleyişine kağıt üzerinde uygun düşecek bir yazı ritmi yaratmaya çalışmıştır. Nitekim, kendi yaşam yolculuğunun sona erdiği 1768 yılında yayımlanan Duygu Yolculuğu'nun açılış cümlesi bu yenilikçi anlayışın somut bir örneğidir: "Fransa'da, " dedim, "bu işlerin daha bir kolayını biliyorlar."
Yani roman, sıradan bir konuşma üslubuyla açılır. Lavrence Sterne'ün Duygu Yolculuğu'nu yazarken gütttüğü kaygı, Fransa ve İtalya'da yaşadıklarını, geleneksel gezi kitaplarındaki gibi öykülemek, oralarda tanık olduğu farklı davranış kalıplarını geleneksel biçimde betimlemek dğildir. Onun bakış açısı özellikle ve öncelikle öznel'dir. Onun kaygısı kendi duygularını dışarı vurmaktır. O yalnızca kendiş heyecana ve tutkularının peşine takılır, yaşadığı şeylere her an hareket halinde olan bir zihnin gözüyle bakar; yazarken bakış açısı her an değişir; konudan sapmaya eğilimli, hınzır ve eğlendirici üslubu daldan dala konan bir kelebek gibidir. İşte bu yüzden, Virginia Woolf'un da vurguladığı üzere, yolda rastladığı "ölmüş bir eşek" onu "devasa bir katedral"den daha çok ilgilendirir.
Eğer insan yaşamını bir "yolculuk" metaforuyla dile getirmek mümkünse, bu yolculuğa, günümüzün "paket-tur" yolcularu gibi önceden ölçülüğ biçilmiş hazlarla değil, tıpkı Sterne'ün anlatmaya çalıştığı gibi, "özel ve öznel" duygularla çıkmayı bilenler için bir kitap Duygu Yolculuğu..
(Arka Kapak)
Evet, deyim yerindeyse bütün modern edebiyat bu cübbeden çıkmıştır. Çünkü Papaz Laurence Sterne 1759'da birinci cildi yayımlanan ilk eseri Tristram Shandy'nin yaşamı ve Görüşleri ile edebiyat dünyasından son derece yenilikçi bir çığır açmış olan öncü bir yazardır. Yenilikçiliğinin temelinde, geleneksel öyküleme anlayışını ve olay örgüsünü bir yana iterek yazıya, tıpkı yaşamda olduğu gibi, doğal bir esneklik ve canlılık getirmeye çalışması yatar. Bu yanıyla o yurttaşı İrlandalı Joyce ve Beckett gibi yazarların ağababası sayılabilir. "Bilinç akışı" tekniğinin savunucularından Virginia Woolf'un kendi yazarlığından Sterne'den bunca esinlenmesi nedensiz değildir. Filizof John Locke'un "fikirlerin çağrışımı" kuramından etkilenen Sterne, daha 18. yüzyılın ortalarında, insan zihninin doğal işleyişine kağıt üzerinde uygun düşecek bir yazı ritmi yaratmaya çalışmıştır. Nitekim, kendi yaşam yolculuğunun sona erdiği 1768 yılında yayımlanan Duygu Yolculuğu'nun açılış cümlesi bu yenilikçi anlayışın somut bir örneğidir: "Fransa'da, " dedim, "bu işlerin daha bir kolayını biliyorlar."
Yani roman, sıradan bir konuşma üslubuyla açılır. Lavrence Sterne'ün Duygu Yolculuğu'nu yazarken gütttüğü kaygı, Fransa ve İtalya'da yaşadıklarını, geleneksel gezi kitaplarındaki gibi öykülemek, oralarda tanık olduğu farklı davranış kalıplarını geleneksel biçimde betimlemek dğildir. Onun bakış açısı özellikle ve öncelikle öznel'dir. Onun kaygısı kendi duygularını dışarı vurmaktır. O yalnızca kendiş heyecana ve tutkularının peşine takılır, yaşadığı şeylere her an hareket halinde olan bir zihnin gözüyle bakar; yazarken bakış açısı her an değişir; konudan sapmaya eğilimli, hınzır ve eğlendirici üslubu daldan dala konan bir kelebek gibidir. İşte bu yüzden, Virginia Woolf'un da vurguladığı üzere, yolda rastladığı "ölmüş bir eşek" onu "devasa bir katedral"den daha çok ilgilendirir.
Eğer insan yaşamını bir "yolculuk" metaforuyla dile getirmek mümkünse, bu yolculuğa, günümüzün "paket-tur" yolcularu gibi önceden ölçülüğ biçilmiş hazlarla değil, tıpkı Sterne'ün anlatmaya çalıştığı gibi, "özel ve öznel" duygularla çıkmayı bilenler için bir kitap Duygu Yolculuğu..
(Arka Kapak)
- Açıklama
- Geçen yüzyılda Dostoyevski, Rus edebiyat geleneğinin içindeki yazarlık çizgisini vurgulamak amacıyla, "Hepimiz Gogol'un paltosundan çıktık!" demişti. Bizler de şöyle diyebiliriz belki: "Bütün modern edebiyat Laurence Sterne'ün cübbesinden çıkmıştır!"
Evet, deyim yerindeyse bütün modern edebiyat bu cübbeden çıkmıştır. Çünkü Papaz Laurence Sterne 1759'da birinci cildi yayımlanan ilk eseri Tristram Shandy'nin yaşamı ve Görüşleri ile edebiyat dünyasından son derece yenilikçi bir çığır açmış olan öncü bir yazardır. Yenilikçiliğinin temelinde, geleneksel öyküleme anlayışını ve olay örgüsünü bir yana iterek yazıya, tıpkı yaşamda olduğu gibi, doğal bir esneklik ve canlılık getirmeye çalışması yatar. Bu yanıyla o yurttaşı İrlandalı Joyce ve Beckett gibi yazarların ağababası sayılabilir. "Bilinç akışı" tekniğinin savunucularından Virginia Woolf'un kendi yazarlığından Sterne'den bunca esinlenmesi nedensiz değildir. Filizof John Locke'un "fikirlerin çağrışımı" kuramından etkilenen Sterne, daha 18. yüzyılın ortalarında, insan zihninin doğal işleyişine kağıt üzerinde uygun düşecek bir yazı ritmi yaratmaya çalışmıştır. Nitekim, kendi yaşam yolculuğunun sona erdiği 1768 yılında yayımlanan Duygu Yolculuğu'nun açılış cümlesi bu yenilikçi anlayışın somut bir örneğidir: "Fransa'da, " dedim, "bu işlerin daha bir kolayını biliyorlar."
Yani roman, sıradan bir konuşma üslubuyla açılır. Lavrence Sterne'ün Duygu Yolculuğu'nu yazarken gütttüğü kaygı, Fransa ve İtalya'da yaşadıklarını, geleneksel gezi kitaplarındaki gibi öykülemek, oralarda tanık olduğu farklı davranış kalıplarını geleneksel biçimde betimlemek dğildir. Onun bakış açısı özellikle ve öncelikle öznel'dir. Onun kaygısı kendi duygularını dışarı vurmaktır. O yalnızca kendiş heyecana ve tutkularının peşine takılır, yaşadığı şeylere her an hareket halinde olan bir zihnin gözüyle bakar; yazarken bakış açısı her an değişir; konudan sapmaya eğilimli, hınzır ve eğlendirici üslubu daldan dala konan bir kelebek gibidir. İşte bu yüzden, Virginia Woolf'un da vurguladığı üzere, yolda rastladığı "ölmüş bir eşek" onu "devasa bir katedral"den daha çok ilgilendirir.
Eğer insan yaşamını bir "yolculuk" metaforuyla dile getirmek mümkünse, bu yolculuğa, günümüzün "paket-tur" yolcularu gibi önceden ölçülüğ biçilmiş hazlarla değil, tıpkı Sterne'ün anlatmaya çalıştığı gibi, "özel ve öznel" duygularla çıkmayı bilenler için bir kitap Duygu Yolculuğu..
(Arka Kapak)Stok Kodu:9789755390888Boyut:13.50x20.00Sayfa Sayısı:151Çeviren:Nihal YeğinobalıKapak Türü:CiltsizKağıt Türü:2. HamurDili:Türkçe
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
- Yazarın Diğer Kitapları
- Yayınevinin diğer kitapları