İthaki Yayınları Modern Serisi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İhtiyarlara Yer Yok (Cormac McCarthy)

Rio Grande yakınlarında avlanan Llewlyn Moss, bir şeylerin ters gittiği belli olan bir çatışma bölgesine rast gelir. Çatışmadan geriye kalanlar arasında cesetler ve kilolarca eroinin yanı sıra bir çanta dolusu para da vardır. Moss'un kader çizgisi vereceği karar üzerine burada çatallanacak ve deyim yerindeyse bir ölüm meleği peşine takılacaktır.

Cesur Yeni Dünyayı Ziyaret (Aldous Huxley)

 

Yirminci yüzyılda hem edebiyata hem de felsefeye büyük katkılar sağlayan, başta Cesur Yeni Dünya, Algının Kapıları ve Ada olmak üzere yazdığı elli kadar kitapla yalnızca çağını değil çağdaşlarını da derinden etkileyen, döneminin en önemli entelektüellerden İngiliz yazar Aldous Huxley, yedi kez de Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterildi. Başyapıtı Cesur Yeni Dünya’nın güncelliğini sorgulayan ve panoramasını çıkaran Cesur Yeni Dünyayı Ziyaret, Huxley’nin kaynak eserinin bir sağlaması niteliğinde.

Mezarlarınıza Tüküreceğim (Boris Vian)

Otuz dokuz yıllık renkli ve verimli yaşamı boyunca romanlar, şiirler, şarkı sözleri yazan, trompetten ve cazdan vazgeçmeyen, oyunculuk, şarkıcılık, mucitlikten de geri kalmayan ve doğal bir oyunbozan olan Boris Vian’ın meslek hayatında Fransız Standartları Enstitüsü’nü seçmiş olması belki de sanat dünyasının en parlak ironilerinden biridir. Dönemin diğer bazı isimleri gibi doğaçlama yaşayıp eser veren Vian bugün asıl olarak yazar kimliğiyle ve antimilitarist bakış açısıyla tanınıyor.

Orsinya Öyküleri (Ursula K. Le Guin)

Orsinya… ortaçağ kalelerinin, surlarla çevrili şehirlerin ve kadim tanrıların mesken tuttuğu dağlara uzanan tren raylarının diyarı. Hayatın sert, düşlerin kırılgan ve bilinmedik güçlerin parçalamaya çalıştığı halkın akıl bütünlüğünü yitirmeme uğraşı verdikleri bir ülke burası.

Le Guin'in kendi için yarattığı bir Doğu Avrupa ülkesi olan Orsinya'da geçen ve yaklaşık sekiz yüz yıllık bir tarihten kesitler sunan Orsinya Öyküleri, yazarın kelime işçiliğinin ve karakter yaratımının başarısını gözler önüne sermekle kalmayıp modern edebiyattaki en sıradışı başkaldırı, devrim, şiddet ve aşk öykülerini de bir araya getiriyor.

49 Numaralı Parçanın Nidası (Thomas Pynchon)

Thomas Pynchon, yalnızca yazdıklarıyla değil, münzevi yaşam tarzıyla da yirminci yüzyılın en büyük edebiyat figürlerinden. Paranoya, ırkçılık, kolonyalizm, komplo teorileri, eşzamanlılık ve entropi gibi çeşitli konularda verdiği postmodernist eserlerle edebiyat tarihini değiştirmekle kalmayıp kendinden sonra gelen yazarları da derinden etkileyen Pynchon’ın en kısa romanı olan 49 Numaralı Parçanın Nidası da yazarın külliyatının en önemli eserlerinden biri.

Las Vegas’ta Korku ve Nefret (Hunter S. Thompson)

Amerikan gazeteciliğinin ve edebiyatının yirminci yüzyıldaki en tartışmalı figürlerinden biri olan Hunter S. Thompson, döneminin en büyük akımlarından olan “Gonzo gazeteciliği”nin kurucusu olmasının yanı sıra önemli bir altkültür ve siyaset figürü. Thompson'ın 1998'de Terry Gilliam tarafından sinemaya da uyarlanan romanı Las Vegas'ta Korku ve Nefret hem edebiyat hem de sinemada kült bir eser.

Madde 22 (Joseph Heller)

II. Dünya Savaşı'nda bombardıman uçağı pilotu olarak görev yapıp askeri bürokrasinin nasıl işlediğini gören Joseph Heller tecrübelerinden ilhamla yazdığı bir kitapla Amerikan edebiyatını dönüştürdü. Edebiyatta mizahi geleneğin ve savaş karşıtlığının en önemli ürünlerinden olan Madde 22 ise yazarını gölgede bırakacak kadar popülerleşip başlı başına Amerikan kültürünün bir parçası haline geldi.

Öksüz Brooklyn (Jonathan Lethem)

 

Polisiyeden Western'e, bilimkurgudan büyüme öyküsüne kadar birçok farklı tür arasında belki de hiçbir yazarın yapmadığı kadar çok geçiş yaparak “yüksek edebiyat” ile popüler kültürü iç içe geçiren ve pek çok prestijli ödülün sahibi olan Jonathan Lethem, kendi jenerasyonunun en sıradışı yazarlarından. Kariyerinde dönüm noktası olan Öksüz Brooklyn ise edebiyat tarihinin en alışılmadık başkahramanlarından birini okurlara sunan, benzersiz bir suç romanı.

Parçalanma (Chinua Achebe)

Afrika edebiyatının en büyük ismi Chinua Achebe gerçekçi tarzda yazdığı ve çoğunlukla Batı'nın Afrika'yı kolonileştirmesi üzerine kaleme aldığı romanlarıyla her ne kadar yerel bir hikâye anlatsa da yarattığı karakterler ve kurgularıyla evrensel meselelere değinmeyi başaran nadir yazarlardan. 2007'de dünya edebiyatına yaptığı katkılardan dolayıMan Booker UluslarasıÖdülü'nü kazanan Achebe'nin ilk romanı Parçalanma ise hem yazarın hem de bir kıtanın başyapıtı.

Yol (Cormac McCarthy)

Modern Amerikan edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan, sıklıkla Herman Melville ve William Faulkner gibi ustalarla kıyaslanan Cormac McCarthy kariyeri boyunca Güney gotiği, Western ve postapokaliptik türlerde verdiği birbirinden başarılı eserlerle Pulitzer, National Book, National Book Critics Circle ve MacArthur Fellowship gibi ödüllerin sahibi oldu. 2009 yılında sinemaya da uyarlanan Pulitzer ödüllüYol, kıyamet sonrası edebiyatının en önemli örneklerinden. 

Bay Less (Andrew Sean Greer)

Andrew Sean Greer, “turist Amerikalı”yla alay ederken kültürün, cinsiyetin, yaşın ötesinde bir aşk hikâyesini, dehanın yakınında olmanın ama o yüceliğe asla erişememenin acısını mizahı asla unutmadan anlatıyor. Bay Less, yanlış anlaşılmalar, sonu gelmeyen hatalar ve insan kalbinin derinliklerine dair bir roman.

Yürek Söken (Boris Vian)

Vian'ın yazdığı son roman olan ve bir psikanalistin tuhaf bir köyde başına gelenleri anlatan Yürek Söken, yazarın en gerçeküstü eserlerinden biri. Kendi içindeki boşluğu, başkalarının duygularını “çalarak” doldurmak mümkün mü? Gittiği köyün –borçlarını para yerine başkalarının utançlarını sahiplenerek ödeyen insanlar gibi– garipliklerini kendi gariplikleriyle değiştirmeye başlayan psikanalistin bu soruya vereceği yanıt aşikâr. Ama karakterimiz “psikanaliz yapmak” ve “seks” arasındaki ayrımı bilmeyenleri tedavi etmeye uğraşadursun, Vian'ın bu son romanıyla kariyerine kusursuz bir nokta koyduğu da bir gerçek.

Sanatçının Gençlik Portresi (James Joyce)

Joyce'un Cizvit okullarında geçen çocukluğundan, üniversitede tanıştığı insanlardan, alkolik babasından, dindar annesinden, dönemin siyasi gerginliklerinden, inançla, kadınlarla ilişkisinden beslenerek yazdığı bu roman, sanatçının, yazarın neden kalabalıktan ayrıldığını, ayrılmak zorunda kaldığını gösteren, serbest dolaylı anlatımın, bilinç akışı tekniğinin en güçlü örneklerinden.

Yazgı ve Gazap (Lauren Groff)

Her hikâyenin iki tarafı vardır. Her ilişkide iki ayrı bakış açısı. Belki de iyi bir evliliğin sırrı doğrular değil de yalanlardır. Şeytan tüylü çapkın Lotto ile etrafı sırlarla örülü Mathilde, gizlice evlendiklerinde sadece yirmi iki yaşında, uzun boylu, yaratıcılıkla dolu, cazibeli ve birbirlerine delicesine âşık iki gençtiler. Muhteşem olmak alın yazılarıydı. Lauren Groff, bir evliliğin yirmi dört yıllık hikâyesini anlatırken hiçbir şeyin beklendiği gibi gerçekleşmeyeceğini ve burnumuzun ucundaki bu gerçeği anlamanın ne kadar zor olduğunu anlatıyor. Yazgı ve Gazap, aşkın, yalanların, daha önce eşi benzeri görülmemiş bir kudretin, herkesin kıskançlıkla izlediği bir Âdem ile Havva'nın hayatın kendisi kadar tehlikeli hikâyesi.

Artık Huzur Yok (Chinua Achebe)

Afrika edebiyatının en büyük ismi Chinua Achebe gerçekçi tarzda yazdığı ve çoğunlukla Batı’nın Afrika’yı kolonileştirmesi üzerine kaleme aldığı romanlarıyla her ne kadar yerel bir hikâye anlatsa da yarattığı karakterler ve kurgularıyla evrensel meselelere değinmeyi başaran nadir yazarlardan. 2007’de dünya edebiyatına yaptığı katkılardan dolayı Man Booker Uluslarası Ödülü’ne layık görülen Achebe’nin ikinci kitabı Artık Huzur Yok ise yazarın çok yönlülüğünün bir kanıtı.

Bunu Sen de İstiyorsun (Kristen Roupenian)

Kristen Roupenian, beklentileri alaşağı ettiği, cesur bir öykü derlemesi olan Bunu Sen de İstiyorsun'da tek numarası olan bir yazar olmayacağını kanıtlıyor. Sıradanla olağanüstünün birleştiği tedirgin edici noktada duran bu öykülerde, sevgilisinden yeni ayrılan dostları üzerinde kurdukları hâkimiyetten haz almaya başlayan bir çiftle, on yaşındaki bir kızın doğum günü partisinin o sihirli ama tehlikeli dilek sayesinde büründüğü akıl almaz dehşetle, kütüphanede bulduğu büyü kitabıyla en büyük arzusunu gerçekleştiren kadınla ve işyerindeki bir arkadaşına dişlerini geçirmeyi hayal eden bir ısırıkçıyla tanışacaksınız.

Belaya Bulaş (Kelly Link)

Amerikan büyülü gerçekçiliğinin George Saunders'la beraber yaşayan en iyi isimlerinden olan Kelly Link'in öykü âleminde gezerken karşınıza çıkacaklar: Şu sürekli dünyayı kurtaran kahraman erkeklerin görmeyi tercih etmediği dertlerle boğuşan kadınlar, turistik cep evrenleri, uyanmayı bilmeyenler, Oz Büyücüsü'nün karanlık tarafı, uzayın derinliklerine kadar peşinizden gelen dünyevi travmaların hayaletleri ve buzdolabında bekleyen iguanalar. Mizahla dehşetin pek de güzel anlaştığı bu öykülerde, Kelly Link anlamlandıramadığımız rüyalarımızı aklımızın alabileceği bir dile çeviriyor.

Oscar Wao’nun Tuhaf Kısa Yaşamı (Junot Diaz)

O Watchmen, Dune, Yüzüklerin Efendisi ve Akira delisi bir varoş nerd'ü, aynı zamanda fazla kilolu bir iyimser ve Dominikli bir J. R. R. Tolkien olmayı düşleyen iflah olmaz bir hayalperest… Oscar Wao, bakir ölmekten korkan ama çapkınlığı beceremeyen nadir Dominiklilerden. Aşkın peşinde bir kahraman. Yazık, belki de bu arzusuna asla ulaşamayacak. Fukú denen şu lanet yüzünden hep. Fukú kimi zaman Diktatör Rafael Trujillo'nun ta kendisi, bazen de senden başkası değil. Oscar Wao'nun Tuhaf Kısa Yaşamı, bir diktatörün gölgesi altında yaşayan bir ulusu, yanlış kadınlara aşık olup hayatı yoldan çıkan adamları ve yanlış adamlara âşık olsalar da kendi hayatlarını kurmayı beceren kadınları öyle anlatıyor ki hayatınızı aşk için riske atmak bir an için de olsa mantıklı geliyor.

Bayan Yalnızkalpler (Nathanael West)

1930'ların New York'unda bir adam kendini kaybetmek üzere. Bayan Yalnızkalpler, gazetede nasihat köşesine gelen mektuplara cevap yazan bir adam. İnancı sallantıda. Yarına. Şimdiye. Tanrı'ya. Çok içiyor. Okuduğu mektuplardaki imzaların, Çaresiz'in, Bıktım-her-şeyden'in, Boynu-bükük'ün, Veremli-kocanın-inançsız-karısı'nın dertleri ona sirayet ediyor iyice. Bir de başının belası editörü Shrike var, adam herkesle, her dertle alay ederek yaşıyor hayatını. Nathanael West, Bayan Yalnızkalpler'de inancın çözemeyeceği sorunları, biriktikçe umursamadığımız dertleri, kaygılardan ibaret bir adamı anlatıyor. Ve bir dua yankılanıyor şehrin sokaklarında: Bayan Y.'nin ruhu kutsal kıl bizi. Bayan Y. kalbinde sakla bizi.

Karahindiba Şarabı (Ray Bradbury)

Düzyazının şairi olarak da nitelendirilen Ray Bradbury bilimkurgudan polisiyeye, fantastikten korkuya pek çok türde eserler verip Amerikan edebiyatının en sevilen, en çok okunan yazarlarından biri oldu ve edebi mirası dolayısıyla hem Pulitzer Onur Ödülü'ne hem de Amerikan Ulusal Sanat Madalyası'na layık görüldü. Kendi çocukluğundan esinlenerek kaleme aldığı romanı Karahindiba Şarabı, yazarın külliyatındaki diğer eserlerden ayrışsa da her zaman en önemli metinlerinden biri olarak nitelendirildi.

Kurtadam (Boris Vian)

Raymond Queneau'nun “Boris Vian, bir gün Boris Vian olacaktır,” dediği Vian'ın ölümünden sonra yayımlanan öykü derlemesi Kurtadam'da, insana dönüşen kurtlar, şehre çöken afrodizyak etkili bir sis, şamatacı müzisyenler, direksiyonu yolcusuna bırakan taksiciler ve duygularla tanışan bir yapay zekâ geziniyor.

Tanrının Oku (Chinua Achebe)

Chinua Achebe'nin Afrika üçlemesinin en son kitabı Tanrının Oku, 1920'lerde İngiliz sömürgesi altında olan Nijerya'da geçmektedir. Igbo halkının yaşadığı Umuaro'nun altı köyünün en yüksek mertebeye sahip rahibi Ezeulu'nun hikâyesidir. 

Yalnızlık Kalesi (Jonathan Lethem)

Bilimkurgu, kara polisiye gibi türler arasında yaptığı geçişlerle “yüksek edebiyat” ile popüler kültürü harmanlayan, Ulusal Kitap Eleştirmenleri Ödülü sahibi ve MacArthur Dâhi Bursu'nu kazanan Jonathan Lethem neslinin en sıradışı yazarlarından. New York Times edebiyat eleştirmeni Michiko Kakutani'nin “hem çılgınca iddialı hem de alçak sesli bir samimiyeti var,” diye tanımladığı, yetmişlerin Brooklyn'inden doksanlara uzanan Yalnızlık Kalesi ise âdeta Jonathan Lethem'ın yazmak için doğduğu destansı bir roman.

Sütçü (Anna Burns)

Ortanca kız kardeş başını kitabına gömerek yürüyor. Derken bir dedikodu: “Diğer taraftan” ve “retçi” bir sütçüyle sevgiliymiş güya. Yalan bunlar, ortanca kız kardeşin başka bir sevgilisi var. Belki-sevgilisi. Sınırların sert çizgilerle çekildiği bu yerde dikkat çekmek tehlikeli. Özellikle de bekâr genç kadınlar için. Her yerde seni dinliyor, gözlüyor olabilirler ve sınırı aşmak için tek kelime yeterli.

Sütçü, kutuplaşmış bir toplumdaki gündelik terörün, her şeye sirayet eden siyasetin, asla bertaraf olamayacakların romanı.

Düş Yakamdan Şeytan (Donald Ray Pollock)

Tom Holland, Robert Pattinson ve Mia Wasiowska'nın aralarında bulunduğu dev kadrolu Netflix filmi Devil All the Time'ın uyarlandığı şaheser: Düş Yakamdan Şeytan

Donald Ray Pollock, 1973'ten 2005'e kadar, dedesinin ve babasının emekli olduğu Mead Kâğıt Fabrikası'nda çalıştı, kamyon şoförlüğü yaptı. Elli yaşında, bir öykü kitabıyla edebiyat dünyasına adım attı, PEN/Robert Bingham Ödülü'nü kazandı. Yazıları New York Times, Granta gibi saygın mecralarda yayımlandı. 2012'de prestijli Guggenheim Bursu'na layık görüldü. Pollock, adını duyurduğu, ilk romanı Düş Yakamdan Şeytan ile Amerikan Kâbusunu kemiklere işleyen bir şiddetle tasvir etti ve Güney Gotiği türünün en acayip eserlerinden birini ortaya koydu.

Kurtadamın Kutsal Kitabı (Viktor Pelevin)

Yazdıklarıyla Kafka, Calvino ve Gogol gibi isimlerle kıyaslanan, bir dönem Rus Hava Kuvvetleri'nde görev yapan, röportaj vermeyi, insan önüne çıkmayı pek sevmeyen, ilk mesleği mühendislik olan Viktor Pelevin, Sovyetler sonrası Rusya'nın en ilgi çekici, kışkırtıcı, üretken yazarlarından biri oldu. Rusya Little Booker Ödülü'nü kazandı, The New Yorker tarafından otuz beş yaş altı en iyi Avrupalı yazarlar arasında gösterildi, eserleri otuzdan fazla ülkede yayımlandı.

Dublinliler (James Joyce)

Modern edebiyatın en çetrefil, dilin, anlatının sınırlarını yıkıp geçen, roman türünü bambaşka ihtimallerle tanıştıran yazarı James Joyce için, Beckett “onun eserleri şeyle ilgili değil, o şeyin ta kendisidir,” der. Jorge Luis Borges, Flann O’Brien, David Foster Wallace, Gabriel Garcia Marquez ve başka sayısız yazarı etkileyen Joyce, sadece Dublin’i ve İrlanda’yı anlatarak evrensel ve zamansız bir edebiyat bıraktı ardında.

Rebecca (Daphne Du Maurier)

Gotik edebiyatın hak ettiği takdiri zaman içinde gören yazarlarından Daphne du Maurier'nin Rebecca'sı örnek bir tekinsiz mekân anlatısı. Sahne sanatlarıyla, yazarlıkla ilgilenen bir ailenin kızı olan ve derinlikli, sonunu açık etmeyen tekniğiyle pek çok eseri beyaz perdeye uyarlanan du Maurier iki dünya arasına sıkışmış, sırları ve tutkularıyla kendilerine çıkış yolu arayan karakterleriyle okura son sayfaya kadar şüphe, şaşkınlık vaat eden yazarlardan. Alfred Hitchcock'un aynı isimle sinemaya uyarladığı Rebecca ise unutulmaz bir başyapıt.

Tanrı’nın Bir Kulu (Cormac McCarthy)

Mazisi ırkçılıkla harmanlanmış topraklar. Doğu Tennessee. Lester Ballard ailesinden kalan toprakları kaybeder önce. Toplumdan koptukça dağlara, mağaralara döner yüzünü. Münzevidir, seri katildir artık. Seksin, ölümün heyulası. İnsanın, tabiatın ve Tanrı'nın adaletinden kaçıp medeniyetten intikam alan bir yeraltı canlısı.

Ülkenin, tarihin, insanlığın doğurduğu bir canavarın anlatıldığı Tanrı'nın Bir Kulugözleri karanlıkta kırmızı mücevherlere benzeyen şahinler kadar ürkütücü bir yaşamın romanı.

Ateş Merdivenleri (Anais Nin)

Dünya edebiyatının en tartışmalı isimlerinden Anaïs Nin hayatı boyunca başkalarının kaçtığı, cinsellik, kürtaj, ensest, evlilik dışı ilişkiler gibi konuları yazdı. Nin'in, Henry Miller ve eşi June'la ilişkisinden de beslenip kaleme aldığı, “kadın gelişiminin öyküsü” diye nitelendirdiği beş kitaplık İçsel Kentler serisi şairane üslubu ve bireyselliğiyle iz bırakan bir başyapıt oldu. Serinin ilk kitabı Ateş Merdivenleri'yse hikâyesi diğer kitaplarda da devam eden karakterlerle tanışılan coşkulu bir sofra gibi.

Arzunun sularında yıkanmak isteyen, onun kendisine dönüşmek isteyen hayatlar. Gerard'la evliliğinde boğulan Lillian. Hoyrat ressam Jay. Şehvetten kaçmayan Djuna. Anlatacakları bitmeyen Sabina. Boş kadehlerde ruj izi, sönmüş sigaralar, kaçamak bakışlar, temasın elektriği. Savrulan adamlar ve sınırları aniden geçen kadınlar.

Albatrosun Çocukları (Anais Nin)

Ağlamayı bile sanata dönüştüren Djuna dans okulunda. Öğretmeninin en ufak davranışının bıraktığı etkiler devasa. Atlıkarınca gibi dönen duygular. Yaşlı erkeklerin otoritesi, gençlerin cazibesi. Ve yolların kesiştiği bir kafe. Bir de öteki odalarda kalan erkek ile kadının bitmek bilmez tartışmaları.

Anaïs Nin'den Albatrosun Çocukları, kökleri çocukluğun yaralarına kadar uzanan zaaflara, pusulasız kaybolmaktan korkacağınız içsel kentlere ve insanların sığındığı arzu adalarına dair sarsıcı bir roman.

Dört Odalı Kalp (Anais Nin)

 

Rango bakır tenli, gözleri kömür karası bir gitarist. Müziği damıtıyor sanki bu adam. Âşıkların içtiği iksiri başkaları değil, kendileri hazırlar. Djuna kapılıp gidiyor Rango'nun müziğine. Kiralık bir tekne oluyor aşk yuvaları. Ancak adamın eşi Zora var bir yanda, üstelik kadın hasta. Rango ile Djuna'nın arasındaki çekim ise kaçınılmaz bir kaza âdeta.

Anaïs Nin'den Dört Odalı Kalp, bir gitarın tellerinin melodisinden yaratıyor hikâyesini ve derinlerden değil sığ hayattan korkanları anlatıyor.

Aşk Evindeki Casus (Anais Nin)

1950'lerde New York. Sabina rasgele bir telefon numarası çeviriyor. Çünkü herkesin uyuduğu gece saatlerinde bir yabancının sesini duymak iyi geliyor nedense. Sessizlikten korkan birinin telaşıyla anlatıyor yabancıya, soluksuzca, taşkınca. Bir yanda vazgeçemediği eşi Alan, öte yanda başka bedenlerin hikâyeleri.

Aşk Evindeki Casus'ta üzerindeki gözlerin farkında olan bir kadın yürüyor kalabalıkta ve Anaïs Nin sevginin peşindeki parçalanmış özü ne kadar iyi anladığını kanıtlıyor bir kez daha.

Minotoru Kışkırtmak (Anais Nin)

Dünya edebiyatının en tartışmalı isimlerinden Anaïs Nin hayatı boyunca başkalarının kaçtığı, cinsellik, kürtaj, ensest ve evlilik dışı ilişkiler gibi konuları yazdı. Nin'in, Henry Miller ve eşi June'la ilişkisinden de beslenip kaleme aldığı, “kadın gelişiminin öyküsü” diye nitelendirdiği beş kitaplık İçsel Kentler serisi şairane üslubu ve dürüstlüğüyle iz bırakan bir başyapıt oldu. Serinin beşinci ve son kitabı Minotor'u Kışkırtmak'ta ise Lillian evliliğindeki sorunları unutmak için Meksika'ya seyahat ediyor.

Cuma Karası (Nana Kwame Adjei-Brenyah)

Katil beyazları koruyan ve katledilen siyahları vahşete terk eden bir adalet sistemi. Irkçılığın spora dönüştüğü eğlence alanları. Kara Cuma sırasında insanlıktan çıkan kalabalıklar. Yalanın bir kenara atıldığı, kendine güvenin ilaçlarla sağlandığı merhametsiz bir gelecek. Okullarda silahlı saldırılar. Tekrar tekrar tekrar eden günler.

Adjei-Brenyah'tan Cuma Karası'ndaki öyküler, delirtici gündemin bir acayip yansıması, çoğunluğun azınlığı yok etmek istediği dünyaya karşı öfkeli bir kahkaha.

İtaat (Michel Houellebecq)

Fransa'nın önde gelen ve hem demeçleri hem de eserleriyle pek çok tartışma yaratan yazarlarından, Prix Goncourt ve Prix Novembre gibi saygıdeğer ödüllerin sahibi Michel Houellebecq'in bu yeni romanı 7 Ocak 2015 tarihinde yayımlandı. Aynı günCharlie Hebdomizah dergisine El-Kaide tarafından yapılan saldırıda on iki kişi hayatını kaybetti, on bir kişiyse yaralandı. Houellebecq'in romanıİtaatkimilerince İslamofobik bir provokasyon olmakla itham edildi, yazar da dönemin Fransız Başbakanı Valles tarafından bile eleştirildi.

Âşık Kadınlar (Elfriede Jelinek)

Alplerde bir kadın iç çamaşırı fabrikası. Mutluluk peşinde iki kadın işçi. Brigitte ile Paula. İçinde bulundukları ekonomik sınıfı terk ettikleri, eşleri ve çocuklarıyla mutlu mesut yaşadıkları bir gelecek var hayallerinde. Bu hayale ulaşmaksa fabrikadaki çalışma şartları kadar zor. İki kadın, iki ayrı yol. Bir iyi, bir de kötü örnek.

Ada (Aldous Huxley)

Yakın zamanda eşini kaybeden gazeteci Will Farnaby, görünüşte bir deniz kazası sonucu, Pasifik Okyanusu’nda yüz yirmi yıldır gözden uzakta gelişen, zengin petrol kaynaklarına sahip bir adanın, Pala’nın sahiline sürüklenir. Will, âdeta bir cennette yaşayan bu ütopyanın sakinleriyle tanıştıkça, Pala’ya gelmekteki asıl amacını da sorgulamaya başlar.

Ada, distopya edebiyatının en tedirgin edici başyapıtlarından birini yazan Aldous Huxley’den, buraya, bu âna ve yarına dair gerçekçiliği elden bırakmayan bir ütopya.

Gözleri Tanrıyı Seyrediyordu (Zora Neale Hurston)

Zora Neale Hurston'dan Gözleri Tanrı'yı Seyrediyordu, uzun süre kıymeti bilinmeyen bir yazarın başyapıtı, kimsenin merhametine ihtiyacı olmayan bağımsız kadınların romanı.

Çölde Kutup Ayısı (Dimitri Verhulst)

 

Dimitri Verhulst, modern Belçika edebiyatının dünyaya kazandırdığı, yirmi birinci yüzyılın en sivri dilli ve en sansasyonel romancılarından. 

Flandre'de bir yerde, unutulmuş bir köyde, çocuğun biri babası ve üç amcasıyla birlikte büyükannesinin evinde yaşıyor. Hepsi de kaba saba, görgüsüz ve alkolik. Toplumsal sınıfın dibine demir atmış ve hayattan beklentisi olmayan bu ailenin hayatı gerçek bir keşmekeş.

Piyanist (Elfriede Jelinek)

“Piyanist, bir anne ile kızının, bir sanatçı ile âşığın zekice, sivri dilli, muhteşem bir portresi.” –John Hawkes

Elfriede Jelinek'in en bilinen romanı Piyanist, müziği dinlenmeyip susturulan bedene, kadın ile erkeğin toplumsal rollerine dair tabu yıkan, sarsıcı bir başyapıt.

Boğul (Junot Diaz)

2008'de ilk romanı Oscar Wao'nun Tuhaf Kısa Yaşamı'yla Pulitzer Ödülü'nü kazanan Junot Díaz, 2012'de MacArthur Dâhi Bursu'na layık görüldü.The New York Times edebiyat eleştirmeni Michiko Kakutani, Díaz'dan “günümüz edebiyatının en ayrıksı ve karşı konulamaz yeni seslerinden” diye bahsetti.Boğul, Paris Review,New Yorker,Time Out gibi saygın dergilerde de yayımlanan, İspanyolcanın İngilizceyle harmanlandığı on öyküsüyle Díaz'ı ve unutulmaz personası Yunior'u edebiyat dünyasına tanıtan melankolik bir şaheser.

Space Invaders (Nona Fernandez)

1980'li yıllarda Şili'de, diktatörlüğün gölgesinde büyüyen bir neslin hikâyesini anlatan bu roman, çocukluğun büyülü dünyası ile haber bültenlerine sıkışmış trajik hakikatleri harmanlayan, hatırlayanların unutturanlarla hesaplaştığı bir eser.

Florida (Nona Fernandez)

Florida’daki öykülerin satırlarının arasında bir panter geziniyor, kasırga iki kız kardeşin hayaletiyle beraber geliyor, anneler çocuklarını yetiştirmeye çalışıyor, bir yazar Maupassant’ın edebiyatının peşine düşüyor, bir kadın hayatını kökünden değiştirip sokaklarda yaşamaya karar veriyor. Burada yalnız oğlanlar büyüyor, yalnız kadınlar hayatta kalmaya çalışıyorlar. Güneşli manzaralar acıyı saklamakta maharetli olabilir belki ama yaşam kendini göstermekten, şifa aramaktan vazgeçmiyor.

Tatlısu (Akwaeke Emezi)

Nijeryalı bir ailenin çocuğu olan Akwaeke Emezi hem gençlere hem de yetişkinlere yönelik eserleriyle Ulusal Kitap Vakfı tarafından 35 yaş altı 5 yazar arasında gösterildi, romanları birçok saygın ödülde finale kaldı. On üç dile çevrilen, Amazon veNew York Times tarafından yayımlandığı yılın en iyi eserleri arasında sayılan Tatlısu ise Otherwise ve Ilube Nommo Ödülü'nü kazandı.

Gizli Kusur(Thomas Pynchon)

Yıl 1970, çiçek çocukların çağı bitiyor. Dünya değişirken kendisi aynı kalan bir özel dedektif olan Doc Sportello, eski sevgilisi Shasta bir gece kapısını çalıp ondan yardım isteyince hayır diyemiyor. Ancak bu mevzu epey dolambaçlı. Ya da Doc'un dikkati fazla dağınık. Üstelik peşindeki yarı zamanlı aktör ve polis Kocaayak Bjornsen da tam bir bela.

Tanrı'ya Verdikleri Adlar(Anjali Sachdeva)

Ulusal Sanat Vakfı tarafından bursa layık görülen Anjali Sachdeva ilk kitabıTanrı'ya Verdikleri Adlarile 2018 yılında The Story Ödülü'nün uzun listesine girdi, 2019'da ise Chautauqua Ödülü'nü kazandı. ÖyküleriThe New York Timestarafından “bizimkinde başlayıp başka bir gerçekliğe öyle bir zarafetle ve fantastiği öyle iyi kullanarak geçiyor ki elimizde olmadan inanıyoruz onlara” diye tanımlandı.

İç Mekan Çin Mahallesi (Charles Yu)

2020 Ulusal Kİtap Ödülü Kazananı

Amerika Birleşik Devletleri'nin tamamı baştan sona bir film seti âdeta ve Willis Wu hayatının ana karakteri değilmiş gibi hissediyor kendini, sanki herhangi bir televizyon dizisinde figüran sadece. Her gün Altın Saray'a, sürekli aynı polisiye dizinin,Siyah ve Beyaz'ın çevrildiği o restorana çalışmaya gidiyor. Klişe Asyalı Adam değil, Kung Fu'cu Adam olmayı hayal ettiği, en sonunda göçmen ailesinin ve Çin Mahallesi'nin gerçek tarihini öğreneceği o yere.

Vergilius'un Ölümü(Hermann Broch)

Hermann Broch'tan Vergilius'un Ölümü su, ateş, hava ve toprak kadar temel öğelerin, yaşamın, güzelliğin, bilginin, ölümün üstünde yükselen abidevi bir başyapıt.

“Hermann Broch on dokuzuncu yüzyılın klasik sanat biçimlerinden birini neredeyse bütünüyle dönüştüren büyük yirminci yüzyıl romancılarının geleneğine ait bir yazar.” –Hannah Arendt

Loudun Şeytanları(Aldous Huxley)

Gerçek olaylara dayanan ve bir roman gibi kaleme alınan kitapta, 17. yüzyılda Fransa'nın Loudun kentindeki Ursulin rahibelerinin şeytan tarafından ele geçirilmelerine sebep olmakla suçlanan Rahip Urbain Grandier'nin tüyler ürpertici hikâyesi anlatılırken, Hıristiyanlık, mistisizm ve şeytan çıkarma gibi konularda da tarihsel öneme sahip anekdotlar aktarılıyor.

1971'de Ken Russell tarafından sinemaya da uyarlananLoudun Şeytanları, eleştirel ve felsefi yönü ağır basan, kendine has bir kitap.

Geç Kalan(Dimitri Verhulst)

Dimitri Verhulst zifiri karanlık dünya görüşü, trajik komedileri, akıcı dili ve samimi portreleriyle bilinen bir yazar. Modern Belçika edebiyatının bu aykırı yazarını tanımlamak için de yalnızca “Verhulst-vari” denebilir: Ham, arkaik ve grotesk bir göz. Kelime oyunlarıyla dolu kitaplarında karakterlerinin çoğu toplumun sınırlarında yaşar ve yazarın sesini duyurmak istediği de, işte tam bu insanlar.

Geç Kalan, bir yandan hayatla hesaplaşmanın eğlenceli tarafını gösterirken diğer yandan hafıza kavramı üzerine düşündüren dokunaklı bir eser.

Çevengur(Andrey Platonov)

Sovyet devriminin avangardı Andrey Platonov dünyayı gördüğü gibi yazmaktan hiç vazgeçmedi. Devrim sonrası Rusya'nın stepleri onun gözünde yeni devrimlere gebe bir yer oldu hep. Belki de bu sebepten Parti ile yıldızları hiç barışmadı ve yazarın hakkının teslim edilmesi ölümünden sonrasına kaldı. İlk romanıÇevengurda bu yasaklardan nasibini aldı.

Can(Andrey Platonov)

Yeni mezun Nazar Çağatayev, devrimi götürmek üzere eve, Can halkına döner. Karakum Çölü'nün aman vermez coğrafyasında oradan oraya sürüklenen, canı dışında elinde hiçbir şeyi bulunmayan, hayatları zorluklardan ibaret olan Canlar ise bırakın bu hediyeyi kabul etmeyi, sonraki günü görmek istediklerinden bile emin değildir. Çağatayev onlara yardım edemeyeceğini anlasa da bu göçebe toplulukla birlikte çölü aşıp dağlara uzanan bir yolculuğa çıkmaktan kendini alamaz.

Andrey Platonov'dan Can insanın özündeki hiçliği ve yaşam sorusuna verdiği cevapları sorgulatan kısa fakat derinlikli, okuyana ayna tutan bir uyanış romanı.

Dinlenme ve Rahatlama Yılım(Andrey Platonov)

11 Eylül öncesinde, 2000 yılında zayıf, güzel, eğitimli genç bir kadın şık bir sanat galerisinde kolay bir işte çalışıyor, kaybettiği anne babasından kalan miras sayesinde, zenginlik ve ihtimallerle dolu Manhattan'da rahat içinde yaşıyor. Fakat aldığı ilaçlara rağmen öyle mutsuz ki... Hayatı uykuda geçiyor sanki. Yüreğindeki kara deliğin sebebiyse ne Dünya Ticaret Merkezi'nde çalışan bankacı sevgilisi, ne sinir bozucu arkadaşı Reva ne de öksüzlüğü. Peki, esas sorun ne sahiden?

Ottessa Moshfegh'denDinlenme ve Rahatlama Yılımyeni bin yılın başlangıcında aylak bir bunalımın, gönüllü bir yalnızlığın acımasız, komik, dokunaklı romanı.

Tokyo Ueno İstasyonu(Miri Yu)

2020 Çeviri Edebiyatı Ulusal Kitap Ödülü Kazananı

Akutagava ödüllü Miri Yu, Güney Kore vatandaşı olmasına rağmen Japonca yazan, gençlik yıllarındaki bunalımlarına Edgar Allan Poe ve Truman Capote gibi ustaların eserleri sayesinde direnen, kitaplarında hem psikolojik hem de sosyolojik arayışların peşine düşen bir yazar.

Tokyo Ueno İstasyonu, Tokyo'nun en işlek mekânlarından birine musallat olan evsiz bir hayaletin hikâyesini anlatıyor.

Çukur(Andrey Platonov)

Büyük Terör dönemi Sovyet Rusya'sındaki bir köyün iyi niyetli insanları, merkezden gelen direktifleri yanlış anlayarak dünyanın tüm evsiz barksızlarına yuva olacak muazzam bir binanın temelini kazmaya başlar. Burjuva sınıfını tasfiye edip kolektivizasyonun prensiplerini yerine getirmeleri gerekmektedir. Aklı, yaratılışın amaçsızlığına dair sorularla dolup taşan Voşçev ise hem devrimin bu köyle aldığı grotesk biçime alışmaya çalışır, hem de üzerine titrenen geleceğin dönüşümüne şahit olur.

Platonov'danÇukurdevrimle gelen dayatmalara dair siyasi tavrından ödün vermeyen, sürrealist bir şaheser.

Harita ve Topraklar (Michel Houellebecq)

 Jed Martin çektiği Michelin yol haritası fotoğraflarını kariyerinin başındayken bir araya getirdiği sergisiyle adını pek duyuramasa da ileriki bir tarihte Bill Gates, Damien Hirst, Steve Jobs ve Michel Houellebecq gibi pek çok ünlü ismi odağına alan tablolardan oluşan “meslekler” serisiyle büyük bir üne kavuşacaktı. Daha sonraysa bir cinayetin çözülmesi için polise yardımcı olacak, babasını kaybedecek, aşkın ve dostluğun tabiatını belki de daha iyi anlayacak ve elbette bir gün herkes gibi o da yaşlanacaktı.

Michel Houellebecq'inHarita ve Topraklar'ı sanat ile ticaretin kardeşliğini gözler önüne seren, yolunu arayan tasavvura ve ölüme dair ayrıksı bir roman.

Temel Parçacıklar (Michel Houellebecq)

Babaları ayrı kardeşler olan Bruno ile Michel'i, hippilerden etkilenen anneleri terk eder. Bruno yıllar içinde hayatının odağına seksi koyan bir hedoniste dönüşecek ama arzuları nadiren karşılık bulacaktır. Michel ise iç dünyası çöller kadar çorak bir moleküler biyolog olacak ve yaptığı keşifle insanlığın kaderini değiştirecektir.

Michel Houellebecq,Temel Parçacıklar'da politik doğruculuğu alaşağı edip modern toplumun dinle, cinsellikle, özgürlükle ve hayatın anlamıyla kavgasını anlatıyor.

Bitmeyen Geçmiş (Yaakov Shabtai)

 İsrailli yazar Yaakov Shabtai edebi modernizmin başyapıtlarından biri kabul edilen ve eleştirmenlerce Proust’un Kayıp Zamanın İzinde’siyle karşılaştırılan Bitmeyen Geçmiş eserinde karakterlerini sonsuza yakınsayan bir şimdide, 1970’lerin dönüşen Tel Aviv’inde geçmiş ve gelecek arasında sıkışıp kalmış bir kuşağın öyküsünü anlatıyor.

Kızıl Ot (Boris Vian)

Wolf icat ettiği makine sayesinde geçmişini tekrar yaşayabilecek hatta istediği hatıralarını silebilecektir. Ailesinin, aldığı eğitimin, dinle ve toplumla ilişkilerinin bıraktığı psikolojik travmalardan kurtulabilir de “kafasını boşaltabilirse” mutlu olabilecektir belki. Fakat elbette boş bir kafanın da yaratacağı başka sorunlar vardır.

Sağlam bir psikanaliz karşıtı olan Boris Vian, ölümünden sonra dostları sayesinde imha edilmekten kurtulan sekizinci romanıKızıl Otile unutmanın zor olduğu acılarımızla yüzleşmenin ne anlama geldiğini sorguluyor.

Çıtırlar Farkında Değil (Boris Vian)

Boris Vian’ın Vernon Sullivan adıyla yayımladığı Çıtırlar Farkında Değil yazarın çoğu eserinde olduğu gibi, kalbi zayıf olanların uzak durması gereken, sert ama eğlenceli bir macera.

Bütün Ölülerin Derileri Aynıdır (Boris Vian)

Bütün Ölülerin Derileri Aynıdır romanı Mezarlarınıza Tüküreceğim’in zorunlu devamıdır. Lee, beyaz derisi sayesinde beyazların arasına girip onlara karşı beslediği amansız intikam susuzluğunu gideren sahici bir siyahtı. Bütün Ölülerin Derileri Aynıdır’daki Dan ise bir beyazdır fakat kanı bakımından siyah olduğuna inanır. Beyazlara duyduğu kini yaptığı işle, kötü şöhretli bir gece kulübünün kabadayısı olmakla yüceltir.

Vian’ın Vernon Sullivan imzasıyla yazıp kendini kitabın çevirmeni olarak gösterdiği bu roman, ırkçılığa karşı yazılmış bir ağıt…

Haz (Raven Leilani)

Dylan Thomas Ödülü Kazananı

Kirkus Ödülü Kazananı

National Book Critics Circle En İyi Çıkış Kitabı Ödülü Kazananı

İlk kitabı Haz’ı yayımladığında siyah kadın edebiyatına bomba gibi düşen Leilani, ressamlığının da etkisiyle düzyazısını farklı tonlar ve ıstırap dolu fırça darbelerini çağrıştıran renklerle dolduruyor. Dilinin ihtişamı, cümlelerinin sürprizleri ve keşfedilmemiş yönleriyle insanı sarmalıyor. Haz, kapitalizmin, ırkçılığın ve cinsiyetçiliğin cenderesine sıkışmış, istikrar ve şefkat isteyen zorluk içindeki genç bir kadını merkezine alıyor.

 Yaralı Dostlarımıza(Joseph Andras)

Fransız yazar Joseph Andras, ilk romanı Yaralı Dostlarımıza'yla Goncourt Ödülü'ne değer görülmesine rağmen bunu reddetti ve ödülü yine de vermeye çalışan Goncourt Akademisi'ne rekabetin ve yarışmanın edebiyat dünyasında yeri olmadığını bildirerek reddini pekiştirdi. Andras, gerçeklerden yola çıkarak yazdığı romanında, 11 Şubat 1957'de giyotinle idam edilen Fernand Iveton'un tüyler ürpertici hikâyesini anlatıyor.

Iron Karı'nın Maceraları(Gabriela Cabezón Cámara)

Iron Karı’nın Maceraları, bir ülkenin kimliği ile bir insanın kimliğinin nasıl yakınlaşıp uzaklaştığını anlatan, hem tarihsel hem de bireysel bir uyanışa sahne olan derinlikli bir yapıt.

Kırmızı Hap(Hari Kunzru)

Kırmızı Hap, günümüzü geçmişin süzgecinden geçirip tarihin şimdiye nasıl musallat olduğunu anlatan sarsıcı bir roman.

“Şaşırtıcı, sürükleyici, ürkütücü. Harikulade.” –Philip Pullman

Rom Günlükleri(Hunter S. Thompson)

Amerikan gazeteciliğinin ve edebiyatının yirminci yüzyıldaki en tartışmalı figürlerinden Hunter S. Thompson, döneminin en büyük akımlarından “Gonzo gazeteciliği”nin kurucusu olmasının yanı sıra önemli bir altkültür ve siyaset figürü. Thompson’ın 1959’da, henüz yirmi iki yaşındayken kaleme almaya başladığı ancak yayımlanması 1998’i bulan Rom Günlükleri, onun bir kurmaca yazarı olarak nasıl bir yol takip ettiğini gösteren, kendine has acayip dünyasının kapılarını açan, bir nevi anahtar roman.

Ve Bütün Çirkinler Öldürülecek(Boris Vian)

Yazarın Vernon Sullivan müstearıyla kaleme alıp çevirmen rolüne büründüğü üçüncü roman olan Ve Bütün Çirkinler Öldürülecek, fazlasıyla Amerikan, fazlasıyla “kara” ve fazlasıyla hareketli, cazla süslenmiş bir polisiye.

Tuhaf Şeyler Oluyor

 



Kapat