İthaki Yayınları Karanlık Kitaplık Serisini Hangi Sıra İle Yayımlıyor?
İthaki Yayınları, korku, gerilim ve kara fantezi türündeki eserlerin yayımlayacağı Karanlık Kitaplık dizisine devam ediyor…
Korku, gerilim ve heyecan arayanlar... Okurken tüylerinizin ürpermesini ister misiniz ? Korkularınızı bir kenara bırakın ve cesaretiniz varsa İthaki Yayınları karanlık kitaplık serisini okuyun !
Muazzam kapak tasarımlarıyla korkuyu bir bir hissedeceğiniz gotik roman ve öyküleri mutlaka incelemelisiniz;
1. Uğursuz Bir Şey Geliyor Bu Yana
Vücudunu baştan sona saran dövmelerle zamana hükmetmeyi başaran Resimli Adam'ın avuçlarında iki tanıdık isim vardır: William ve Jim. 14 yaşındaki hemen her çocuk gibi bir an önce büyümek isteyen Will ve Jim'in önünde iki seçenek belirir: Ya Resimli Adam'ın büyüsüne kapılıp zamanı ileriye saran o atlıkarıncaya binecek ve tüm kasabayı bir günahkârlar karnavalına hapsedeceklerdir ya da Will'in ihtiyar babasıyla birlikte karnavalı belki de bir başka ekime kadar kasabadan uzaklaştıracaklardır.
“Uykulu Kuytu Söylencesi” Amerikan edebiyatının ilk hayalet öykülerinden biri olmasının yanı sıra ilk gotik öykülerden de biridir. Uykulu Kuytu’nun Başsız Süvarisi, söylenceye göre, Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nda bir top atışında başını yitirmiştir ve artık geceleri cepheye yetişmek için atını dörtnala süren bir süvariye dönüşmüştür.
Melezler şimdiki zamanla geçmiş arasında mekik dokuyan ve bu sayede kendini ve dünyadaki yerini anlamaya çalışan bir çocuğun unutulmaz panoramasını gözler önüne seriyor.
Yayımlandığı günden beri en çok okunan romanlardan biri olan, kötülüğe karşı verilen mücadelenin gerilim dolu kayıtlarını tutanDracula,Bram Stoker'ın eşsiz hayal gücü ve incelikli hikaye anlatıcılığının zamana meydan okuyan ürünü. Bir yandan da ölümsüz bir aşk öyküsü...
Dr. Raymond'ın ruhani dünyaya erişmek için yaptığı “Yüce Tanrı Pan'ı görmek” adlı deneyin sonucunda kentte gizemli olaylar vuku bulmaya başlamıştır. Bu deneyle birlikte Yunan mitolojisinde ormanların ve kırın tanrısı olan yarı keçi yarı insan Pan, hikâyede korkutucu bir figüre dönüşerek, eski çağların dehşetini on dokuzuncu yüzyıla taşır. Machen'ın benzersiz üslubuyla bilim, bir nevi, korkuya hayat verir.
6. Nantucketlı Arthur Gordon Pym'in Öyküsü
Edgar Allan Poe'nun yayımlanmış tek romanı ve en dikkat çeken eserlerinden olan Nantucketlı Arthur Gordon Pym'in Öyküsü, Herman Melville'in Moby Dick, H.P. Lovecraft'ın Delililiğin Dağlarında kitaplarına esin kaynağı olmuş, Jules Verne ise romanın devamını Buzlar Sfenksi adıyla kaleme almıştır.
Anlatmam gereken gerçeklerden kaçınılmaz olarak kuşku duyulacak; yine de eğer mantıksız ve inanılmaz gözüken şeyleri çıkaracak olsaydım, geriye hiçbir şey kalmazdı. Howard Phillips Lovecraft, küçük yaşta babasını kaybeden, gençliğinde de annesini akıl hastanesine uğurlayan yalnız bir adamdı. Büyükbabasının anlattığı korku öyküleri onun dehşetlere gebe hayal dünyasının kapılarını açtı. Hep içine kapanık biri oldu. Tek çaresi yazmaktı.
Korku ancak gördüğümüzde bilebildiğimiz bir şey midir? Yoksa bilmediğimizi gördüğümüz şey midir? Belli ki Lovecraft bunu sorguluyordu bu öyküleri yazdığı sırada. Hep korkularımızdan ve bilmediklerimizden bahsetmeye çalıştı. Çalıştı diyoruz, çünkü asla tam olarak bahsedilemeyeceğini biliyordu. Tıpkı bu öykülerde olduğu gibi, dehşeti tarif etmek mümkün değildi. Tarif eden ya mezarlığa düştü ya da akıl hastanesine; ya müzisyen oldu ya da ressam; ya aynaya baktığında başkasını gördü ya da denizin dibinde buldu kendisini.
Genç bir mürebbiye iki çocuğa eğitim vermek için kırsaldaki bir konağa yerleşir. İki hayaletin, kendilerini göstermeye başlamasıyla konakta geçen mesut günler giderek daha tekinsiz bir hal alır. Çocukları bu korkunç görüntülerden korumaya çalışan mürebbiyeyse hayaletlerden daha korkunç bir gerçeklikle yüzleşmek zorunda kalacaktır. Bu hayaletler mürebbiyenin sanrılarından mı ibarettir yoksa konak gerçekten lanetli midir?
Londra'nın karanlık sokaklarında bir gizem dolaşmaya başlamıştır. Altın bir sikkenin ve “gözlüklü adam”ın peşinde olan karanlık bir tarikatın şehirde yol açtığı kaosla ilgili farklı kişilerin başından geçen gizemli ve birbiriyle bağlantılı öyküler, kadim zamanlara dayanan bir sırrı gözler önüne serer. Akılcı ve kuşkucu başkarakterler ise tanık oldukları her öyküde artan bir gizem ve dehşetle karşı karşıya kalırlar.
Avukat Bay Utterson, kadim dostu Doktor Henry Jekyll'ın son isteğinin ardındaki gizemin peşine düşmekten kendini alamaz. Dr. Jekyll'ın tüm mirasını bıraktığı şu gizemli Bay Hyde kimdir? Soylu Sör Danvers'ı kim öldürmüştür?
Varlıklı bir ailenin çocuğu olan İngiliz centilmen Aubrey, yüksek sosyetenin içine yeni giren gizemli Lord Ruthven'in etkisine girer. Lord Ruthven'in bilinmeyen geçmişi, tuhaf davranışları Aubrey'nin merakını cezbetmektedir. Ancak genç adam, kısa sürede yeni arkadaşının şatafatlı görünümünün altında kötücül birinin gizli olduğunu keşfedecektir.
Unutulmayacak bir canavar yaratmak, her korku yazarının hayalidir. Adını günümüzün en tekinsiz korku yazarları arasına yazdıran, İtfaiyeci, Boynuzlar gibi çoksatan, ödüllü romanların yazarı Joe Hill de ŞE7T4N'da, çocukluğunuzun kâbuslarından fırlayan, sadece kendisinin yazabileceği bir canavarla tanıştırıyor bizi: Charlie Manx. Oyun, mutluluk, merhamet gibi kavramları çok yanlış anlayan, ergen akıllı, kadın düşmanı, ruh emici bir adam.
Kimilerine göre “Polonya'nın Poe'su” kimilerine göre ise “Polonya'nın Lovecraft'ı” olarak görülen Stefan Grabiński, diğer yazarların henüz keşif aşamasında olduğu karanlık fantazi türünde kendi üslubunu kabul ettirmiş ilk yazarlardandı. Öykülerinde psikolojiyi, felsefeyi ve metafiziği sıklıkla kullanan Grabiński, kendi öykülerine de “psikofantazi” ya da “metafantazi” denmesini istiyordu.
Taş kesim ustası Athanasius Pernath, getto hikâyeleri dinlerken bir anda kendini bu hikâyelerin içinde bulur. Çehresini bir türlü anımsayamadığı garip bir adamın verdiği kadim büyü kitabıyla Prag'ın gizemli tarihinde, ışıksız mağaralarında her nesle musallat olan Golem denen yaratığın peşine düşer. Rüya ile gerçek, bugün ile tarih birbirine girmiştir. Bu sırada Yahudi Mahallesi, ustaca planlanmış bir intikam planına sahne olmaktadır. Golem'in yine görüldüğü söylentisi bütün kentte duyulmuştur.
Frank dünyadaki her türlü hazzı tatmış, yeni hazlar peşinde bir günahkârdır. Lemarchand'ın kutusunun bulmacasını çözerek ona haz vermeleri için dünyaya çağırdığı “Cenobite” denen cehennem yaratıkları akla hayale gelmeyecek dehşetleri de beraberlerinde getirirler. Frank'in ayini gerçekleştirdiği eve taşınan kardeşi Rory ve eşi Julia bir süre sonra evde bazı tuhaflıklar sezmeye başlarlar. Frank kadar günahkâr olan Julia, Cenobite'ların gazabına uğrayan Frank'e yardım etmek için yeni kurbanlar ararken aile dostları Kirsty de Rory'yi kurtarmanın yollarını arar.
Doğaüstüne meraklı bir dedektif olan Doktor Hesselius'un maceralarından biri olarak kaleme alınan Carmilla kadın karakterler etrafında gelişmesi, hemcinse duyulan ilgiyi yansıtması ve gizemlerini keyif alınası bir tempoda açık eden kurgusuyla türün diğer eserleri arasından sıyrılmayı başarmış bir klasik.
Bu kitaptaki öyküler ya ölümle başlıyor ya da ölümle bitiyor. Ray Bradbury, korkunun, içimizdeki karanlığın, yıllarca birlikte yaşadığımız ama henüz farkına varmadığımız arzuların ve bunların davet ettiği dehşetlerin, “hepimizin bağrındaki cinayet”in, saflığın ve şeytaniliğin birlikte nefes alan öykülerini anlatıyor bize. Haritasını hep yanımızda taşısak da ziyaretimizi sürekli ertelediğimiz bir ülkeyi, sonbahar ülkesini anlatıyor.
Feminist bilinçle yazan Amerikalı ilk yazar olarak kabul edilen, Kadınlar Ülkesi'nin yazarı Charlotte Perkins Gilman, “Sarı Duvar Kağıdı”nda eşiyle birlikte, kendisinin “perili ev” diye tanımladığı bir malikâneye taşınan ve odasındaki sarı duvar kağıdını saplantı haline getiren isimsiz kadın karakterinin başından geçen gerilimli bir öyküyü anlatıyor.
Sekiz erkek çocuğu Cadılar Bayramı gecesinde kasabanın kıyısındaki perili evde toplanmışlardı. Ancak arkadaşları Balbağı beklenmedik bir şekilde ortadan kaybolduğunda onu bulmak zorunda olduklarını biliyorlardı. Onlara yardım edebilecek tek kişi ise uzun boylu ve gizemli biri adamdı. İşte bu adamın anlatacağı geçmişe dair hikâyelerle çocuklar, uzak diyarlardaki sonbahar manzaralarında esen siyah rüzgâra binip yılın bu karanlık döneminde başka yerlerde bu bayramın nasıl kutlandığına şahit olacaklardı.
Akıl almaz, hatta doğaüstü görünümlü olan vakaların ardındaki mantıkla açıklanabilen nedenleri ortaya çıkarmasıyla polisiye edebiyatın en meşhur karakteri haline gelen Sherlock Holmes, Arthur Conan Doyle'un edebi mirasının en büyük parçası. Ancak Arthur Conan Doyle'un edebiyata katkısı Sherlock Holmes'un ve bu dedektif öykülerinin de ötesinde. Doyle, yazdığı fantastik, bilimkurgu ve korku öyküleriyle de onlarca yazara ilham verip farklı türlerde de ne kadar verimli olduğunu gözler önüne serdi.
Bir vaftiz töreninde buluşan davetliler, büyükbabanın anlattığı tatsız ama ibretlik hikâyeyle geçmişin karanlık ve korkunç yüküne ortak olurlar. Açlıktan ölmek üzere olan köylülerin derebeyin zulmünden kurtulmak için daha büyük bir kötüye başvurmalarıyla bütün köyün üzerine kırılması zor bir lanet döngüsü çökmüştür. Şeytanı hayatlarından kovmak ve refaha ermek için tek seçenekleri yine Tanrı'ya sığınmaktır fakat bu da zorlu ve hata kaldırmaz bir yolu takip etmeyi gerektirir. En büyük bedeli yine masumlar ödemek zorunda kalacaktır.
Vermont civarında yaşanan büyük bir selin ardından bazı açıklanamayan fenomenler yaşanmaya başlar. Profesör tüm bunlara mantıklı açıklamalar getirmeye çalışsa da çevredeki bir çiftliğin sahibinden alacağı mektuplar ve bu mektuplarında ona anlattıkları Profesör'ün bilime ve mantığa olan bağlılığını sarsmaya başlayacaktır. Tüm bunlar yalnız yaşayan bir çiftçinin sanrılarından mı ibarettir, yoksa her şeyin arkasında çok daha habis bir şey mi yatmaktadır?
28. Innsmouth'un Üzerindeki Gölge
Modern insanın çöküşünün, çürümesinin ve yozlaşmasının ilkel ve yabani geçmişimizle ilişkisini gösteren, gotik köklere sadık bir yolculuk, dönüşüm ve cinnet öyküsü. Lovecraft'ın 1930'ların başında kaleme aldığı ve sağlığında bir kitap halinde yayımlanan tek eseri olan Innsmouth'un Üzerindeki Gölge, genç ve isimsiz bir kahramanın kadim ve bilinmeyen bir dehşetle yüzleşmesinin öyküsünü anlatıyor.
29. Körler Ülkesi ve Diğer Karanlık Öyküler
Korkutmayı beceremeyen hayaletler, çalınan bedenini uzaktan izleyen ruhlar, nereye gitseniz peşinizi bırakmayan güveler, intikamını almadan rahat etmeyecekler, rüyalarında bambaşka bir dünyanın kıyametine tanık olanlar, görmeyi unutanlar, unutmak isteyenler… H. G. Wells'e güvenin ve duvardaki kapıyı aralayın, diğer tarafta gözlerinizi ayıramayacağınız âlemlerle karşılaşacaksınız.
Ölümsüzlüğün deva olamayacağı acılar, ölümünden yüzyıllar sonra uyananlar, hayalet hikâyelerinin cazibesi, doğanın kuvvetlerine hükmeden bir cüceyle yapılan tehlikeli bir anlaşma, baktığı kişinin içini dehşetle dolduran kem gözler, vazife mi aşk mı sorusuna cevap aranan bir rüya… Mary Shelley diyeceklerini fırtınalı bir sahilde usul usul anlatıyor sanki ve onu dinlememek mümkün değil.
Hayalet Öyküleri'nde antika bir düdüğün dünyaya çağırdığı korkutucu ruhların, ölümcül bir lanetten kurtulmaya çalışan insanların, kasabaya dehşet salan yaratıkların, gündüz kaybolup gece ortaya çıkan odaların ve intikam için geri dönen cadıların anlatıldığı karanlık öykülerle karşılaşacaksınız.
Gece olunca gelip çocukların gözlerini çaldığı söylenen, çocukken babasının ölümüyle alakalı olduğunu düşündüğü Kumadam'ı hiçbir zaman unutamayan Nathanael'in hayatı, eğitim gördüğü şehre Coppola isminde bir satıcının gelmesiyle altüst olur. Coppola'nın Kumadam'la olan ilişkisini çözmeye çalışan Nathanael, Profesör Spallanzani'nin “tuhaf” kızı Olimpia'yla tanışınca işler iyice çetrefil bir hal alır.
Lanetli evlerin Everest'i olarak bilinen Belasco Evi, namıdiğer Cehennem Evi, yıllar içinde iki kez ziyaret edilmişti ve iki seferde de ziyaretçilerin sonu ölüm, intihar ya da delilik olmuştu. Şimdi, bu tekinsiz yere üçüncü bir ziyaret yapılacaktı. Biliminsanı Dr. Barrett ve eşi Edith ile iki medyum, onları “heyecanla” bekleyen Cehennem Evi'nde bir hafta geçireceklerdi. Deliliğin, sapkınlığın ve kan arzusunun hüküm sürdüğü evin sırrı bu kez çözülebilecek miydi?
Çağımızın en iyi korku yazarlarından Joe Hill, her yazdığıyla beraber modern korku edebiyatının vazgeçilmez isimlerinden olduğunu bir kere daha kanıtlıyor. Tuhaf Hava’da hem güncel dertlere hem de ruhumuzun derinliklerinde kök tutmuş kaygılara dokunan dört uzun öykü bulacaksınız.
“Viy”de, üç öğrenci, teolog Halyeva, filozof Homa ve hatip Tiberiy dinlenip karınlarını doyuracak bir yer bulmak için ana yoldan ayrılınca kaybolurlar ve gerçek yüzünü daha sonra görecekleri tehlikeli bir ihtiyar kadın çıkar karşılarına. “İvan Kupala Akşamı Arifesi”nde âşık bir adamın, Şeytan da olabilecek bir yabancıyla yaptığı anlaşma ters teper. “Korkunç Bir İntikam”da ise yıllar sonra geri dönen bir baba, kızını dehşete düşürür.
Robert Bloch, yirminci yüzyıl korku-gerilim edebiyatının en üretken ve yenilikçi zihinlerinden; Alfred Hitchcock tarafından sinemaya uyarlanan ve yıllardır tartışma konusu olan romanı Sapık ise yazarın en başarılı ve en sansasyonel eseri. Dönemin korku salan psikozlu katili Ed Gein'in gerçek yaşamından esinlenen Sapık en az ünü kadar sert ve sapkın bir roman.
Şehirdeki hemen herkes, bir yıl önce öldürülen hayatının aşkı Merrin'in cinayetinden Ig'i sorumlu tutup varlıklı ailesinin onu yargılanmaktan kurtardığına inanıyordu. Ig, dehşet verici yeni görüntüsü ve gücüyle hayatını altüst eden katili bulmaya çalışacaktı. Ama eskisi gibi dürüst biri olarak değil… içindeki şeytana kulak vererek.
Charles Beaumont'un hayal gücüyle kurduğu tekinsizlikler âleminde tüm kâbuslar mümkün. Tut ki Bir Rüya Gördün'deki öykülerde aslanlar dolaşıyor, uzay gemileri başınızın üzerinde süzülüyor ve sihirbazlar, vampirler, canavarlar, uzaylılar, robotlar hiç beklemediğiniz biçimlerde çıkıyor gölgelerin arasından. Ve Şeytan bile aralarında olabilir.
Çin'de ortaya çıkarak yavaş yavaş tüm dünyaya yayılan bir virüs, Büyük Panik döneminde insanları yaşayan ölülere çevirmişti. Sokaklar, korunaklı binalar, karargâhlar... artık hiçbir yer güvenli değildi. Zombiler ve insanlar arasındaki savaşın ardından dünya nüfusu yarı yarıya azalmıştı.
Paris Operası’nın karanlık koridorlarında bir hayaletin dolaştığı dedikodusu herkesin kulağındadır. Kimse bu hayaleti görmemiştir, sadece güzel ve yetenekli bir şarkıcı olan Christine Daaé duyabilmiştir sesini. Hayalet, onun Müzik Meleği, öğretmenidir. Ancak Christine’e âşık olan, eski dostu Chagny Vikontu ona yakınlaşmaya başlayınca Hayalet’in kıskançlığı da tehlikeli boyutlara ulaşır.
1990'lı yıllardan itibaren insanlığa yeni kâbuslar armağan eden Koci Suzuki'nin başyapıtı Halka, hem edebiyatta hem de sinemada yeni bir korku dalgasının yükselmesine sebep olan, polisiyenin maceracı ruhuyla psikolojik gerilimin derin dehşetini birleştiren çağdaş bir lanet anlatısı.
Çağdaş korku edebiyatının güçlü kalemlerinden biri olan Nathan Ballingrud'un dört kısa öyküsü ile iki uzun öyküsünün bir araya geldiği bu kitap, karanlık bir evrenin kapısını aralayıp bizi başka dünyaların okült dehşetleriyle karşılaştırırken, kâbusların ölümcül oldukları kadar dokunaklı da olabileceklerini gösteriyor.
Doğaüstü vakalara ve Fransa tarihine merakıyla tanınan Amerikalı yazar Guy Endore, aynı zamanda komünist görüşleri nedeniyle kara listeye alınan başarılı Hollywood senaristlerindendi. En ünlü eseri Paris'te Bir Kurtadam ise 1933'te yayımlandığında kısa sürede çok satan bir romana dönüştü ve hem akıcılığıyla hem de derinlikli tarihsel ve siyasi yorumuyla kurtadam edebiyatının mihenk taşı olarak kabul edildi.
Lord Montbarry'nin İtalya'da gizemli ve ürkütücü eşi Kontes Narona'yla balayındayken ani ölümünden bir süre sonra lordun ailesi tatil için Venedik'e gider. Orada kalacakları otel ise lordun balayında hayatını kaybettiği ve uşağının ortadan kaybolduğu eski konaktır.
Otelde kalmaya başladıklarında birçoğu paranormal olaylar yaşamaya başlar. Tuhaf bir koku, uyutmayan kâbuslar ve hatta tavanda süzülen bir kafa... Lordun huzursuz ruhunun musallat olduğundan şüphelenen yakınları onun ölümünün ardındaki sır perdesini aralamak istediklerinde korkunç bir vakayla karşılaşacaklardır.
Önce “Ev” vardı, ardından asil kedi Anuba geldi. Onu, başka zihinlere, başka bedenlere yolculuk yapabilen Cecy izledi. Sonra bir örümcek ve bir fare. Ve elbette, o evdeki Aile üyelerine hiç benzemeyen, ölüm soluyan hortlak ahalisinin ortasına yaşam dolu bir aziz gibi düşen Timothy... Ardından anlaşıldı ki dünya değişiyordu, ölüm ve korkularla kurulan ilişkiler sarsılıyordu. Ölümsüz varlıkların bu hayattaki yeri neresi olmalıydı?
Topraktan geldi insan, peki toprağa döndü mü?
46.Karanlıkta Anlatılacak Korkunç Öyküler - Korkunç Öyküler 1
Korkunç Öyküler serisinde halk bilimci Alvin Schwartz yüzyıllardır insanları her daim korkutan, dilden dile dolaşan ve farklı yerlerde farklı versiyonları bulunan tüyler ürpertici öyküler ile şehir efsanelerini kendine has tekinsiz üslubuyla yeniden anlatıyor.
47.Karanlıkta Anlatılacak Bambaşka Korkunç Öyküler - Korkunç Öyküler 2
Üç cildin ikincisinde, mezarında rahat bırakılmayan ölüler, öldüğünün farkında olmayan hayaletler, genç bir kıza dadanan bir vampir, kesik bir el yüzünden deliren bir öğrenci, insan eti satan bir kasap ve daha fazla korkunç öykü anlatılıyor.
48.Tüylerinizi Ürpertecek Yepyeni Öyküler - Korkunç Öyküler 3
Üç cildin sonuncusunda, otostop yapan bir hayalet, çalınan organlarının peşindeki bir ölü, kurda dönüşen bir kız, canlanan kötücül bir korkuluk, bir aileye musallat olanpoltergeistve daha fazla korkunç öykü anlatılıyor.
Mezarlıktan gelen seslere kulak verme!
49.Maymun Pençesi ve Diğer Öyküler
“Maymun Pençesi” öyküsüyle Stephen King ve Ray Bradbury gibi usta yazarları, The X-Files, The Twilight Zone, Buffy the Vampire Slayer gibi popüler kültür eserlerini etkileyen Jacobs, korku edebiyatının mihenk taşlarından biri. Maymun Pençesi ve Diğer Öyküler ise korkunun psikolojik tarafına eğilmesiyle dikkat çeken yazarın, dehşeti doğrudan göstermekten ziyade ürkünçlük ve ürperti odaklı üslubunu yansıttığı öykülerden oluşan bir derleme.
Yıl 1964. Soğuk bir bahar sabahında Cory Mackenson, süt dağıtan babasına eşlik ederken o günün hayatını değiştirecek gün olduğundan habersizdir. Önlerine aniden çıkan bir araba dipsiz göle daldığında sürücüyü kurtarmak isteyen Cory'nin babası umutsuzca uğraşır fakat ne çare... Babasının gördüğü manzara uzun süre ona işkence edecektir: Direksiyona kelepçelenmiş, vahşice dövülmüş, boynuna dolanmış bir telle boğulmuş bir adam. O andan itibaren Cory ile babası gerçeğin peşine düşerken katil de onların peşine düşecektir.
Tuhaf kurgu ve hayalet hikâyesi türlerinde çığır açan Algernon Blackwood, insanın duyguları ve mantığı arasındaki gerilimi kurcalayan, doğaüstü ile doğal olan arasındaki alacakaranlık coğrafyayı keşfe çıkan öncü bir yazar. Başyapıtlarından biri olan Söğütlerise H. P. Lovecraft'a göre tüm zamanların en iyi tuhaf öyküsü.
Sembolizm ve Ekspresyonizm akımlarının önemli temsilcilerinden olan Alfred Kubin, karanlık imgelerle yüklü görsel çalışmalarıyla tanınan, Poe ve E. T. A. Hoffmann gibi yazarların eserleri ile tarihteki ilk fantastik korku dergisi Der Orchideengarten için çizimler yapan Avusturyalı bir ressam. Onun tek romanı Diğer Taraf ise tuhaf kurgunun öncülerinden biri.
Orta yaşlarındaki senarist Harada, geçmişini yâd ettiği bir gün kendisini çocukluğunun geçtiği Asakusa eğlence bölgesinde bulur. Tokyo'nun eski şehir merkezi olan semt, eskisi gibi değildir, değildir ama Harada'nın anılarından silinmeyen ve trajik bir kazada ölen anne babasıyla ilişkilendirdiği bir yerdir hâlâ. Asakusa'da dolaşırken ebeveynine benzeyen sevimli bir çiftle tanışır. Harada onları görünce teselli bulsa da dehşet kendini göstermekte gecikmeyecektir.
Sekiz garip öykünün bir araya geldiği bu kitapta, hayaletli mekânlar, aristokrat kahramanlar gibi birçok alışıldık korku unsurunun Aickman’ın ikircikli üslubuyla nasıl dönüşüme uğradığını ve klasik bir vampir hikâyesi anlatırken kendi üslubunda da değişiklik yapan Aickman’ın ustalığının farklı veçhelerini görmek mümkün.
Otranto Prensi Manfred, oğlu Conrad’ı evlendirecektir. Manfred’in evlilik töreni konusundaki sabırsızlığı yakınlarının dikkatini çeker. Bu acele evliliği, Prens’in eski bir kehanetin gerçekleşmesinden korkmasına bağlarlar. Kehanete göre Otranto Şatosu, asıl sahibi oraya sığamayacak kadar büyüdüğünde mevcut ailenin elinden çıkacaktır. Bu kehanetin ne anlama geldiğini çözmek zordur. Tören başlamak üzereyken herkes dehşet içinde bir manzaraya bakakalır. Conrad, dev bir miğferin altında ezilmiştir.
Korku edebiyatının öncülerinden William Beckford, tıpkı ilk gotik roman kabul edilen Otranto Şatosu’nun yaratıcısı Horace Walpole gibi bünyesinde gotik edebiyat ile gotik mimariyi buluşturan, gösterişli malikânesi ve yıkılan kulesiyle tanınan bir isim. Lord Byron’a, Poe’ya ve Lovecraft’a ilham veren Vathek ise gotik edebiyatın kurucu metinlerinden biri.
Tuhaf kurgunun bayraktarlarından William Hope Hodgson, Lovecraft’tan Neil Gaiman’a, Clark Ashton Smith’ten Terry Pratchett’a, Alan Moore’dan Guillermo del Toro’ya kadar birçok ustayı etkilemiş, “kozmik dehşet” türünde öncülük yapmış bir isim. Yazarın en önemli eseri olarak kabul edilen, bilimkurgunun, gotiğin ve fantastiğin iç içe geçtiği tekinsiz bir öyküye sahip olan Sınırdaki Ev, her zaman “sınırlar”la ilgilenen korku edebiyatının bize tuttuğu aynalardan biri.
Hemen satın almak için TIKLA!