Hoşçakal Berlin

Christopher Isherwood

1930'lu yılların başlarında Almanya, Birinci Dünya Savaşı'nı izleyen yılların puslu havasında ideolojik cepheler arasındaki uzlaşmazlıklar giderek keskinleşiyor. Naziler henüz iktidarda değiller, ama gün geçtikçe güç kazanmaktadırlar; SA milisleri köşebaşlarını tutmaya başlamış, nasyonal-sosyalistlerle sosyalistler, komünistler ve anti-faşistler arasındaki gerginlik hızla tırmanıyor. Christopher Isherwood, Berlin semalarındaki kara bulutları, ev sahibesi Fraulein Schroeder, İngiltere'nin kibar tabakasından maceracı Sally Bowles, yaşam savaşı veren işçi sınıfı ailesi Nowak'lar, yaşamları tehlikede olan zengin, kültürlü, büyük mağaza sahibi Yahudi ailesi Landauer'ler gibi çeşitli katmanlardan bir dizi insanın portresini vererek, dolaylı bir yoldan anlatıyor. Isherwood'un Berlin'de geçirdiği dört yıldaki gözlemlerini içeren bu kitap, ünlü Kabare filmine esin kaynağı oldu. Yazar birinci tekil şahıs ağzından kaleme aldığı kitapta kendi adını kullandığı halde, otobiyografik bir günce yazmadığını, romandaki kişilerin ve olayların çoğunun hayal ürünü olduğunu öne sürmüş ve ardından şunu eklemişti; "(Hoşçakal Berlin'deki) 'Christopher Isherwood' bir vantrilokun kuklasından başka bir şey değildir." Hoşçakal Berlin, nesnel ve gözlemci yaklaşımlarıyla, toplumsal olayların özel yaşamlar üstündeki etkisini yalın, duyarlı ve canlı bir dille anlatmasıyla, bu yüzyılda yazılmış en güçlü ve popüler romanlardan biri olarak kabul ediliyor. Çöküş halindeki bir topluma ilişkin parlak skeçler. George Orwell